

Ülkemize gıda üzerinden sağlıksız oyunlara karşı çıkan bundan dolayı birçok kara listelere giren bir halk kahramanı ”TARHANA OSMAN”
1950’li yıllarda biyokimya uzmanı Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, Amerika’nın üretim artığı ve bozuk gıdaları Türkiye’ye sattığına inanıyor ve bunu da her fırsatta kamuoyuna anlatmaya çalışıyordu. Beslenmenin kişisel tercihlerden çok, üst düzeyde verilen politik kararlar ile şekillendiğini savundu.
Çalışmalarının soğuk savaş dönemine denk düşmesi onun bakış açısını ve fikirlerini de etkiledi.
İki kutuplu dünyada kültür ve besin baskısıyla hem ABD’nin hem de Sovyet Rusya’nın az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeleri sömürdüğüne işaret etti.
BOZUK GIDAYA SAVAŞ AÇMIŞTI
Amerika’dan gelen soya yağı tabanlı margarinlere karşı başlattı. Zeytinyağının ve tereyağının faydalarını anlatıyor, soyalı margarinin zararları karşısında herkesi uyarıyordu. Kalp ve damar hastalıklarının artacağını açıkça söylüyordu. Ardından yine Amerika’nın sattığı ‘cüce buğday’ denen genetiğiyle oynanmış buğdaya karşı savaş açtı. Kimyasal gübre ile üretilen bu buğdayın toprağı zehirleyerek, uzun vadede Türk tarımına büyük zarar vereceğini vurguluyordu. Geleneksel beslenme modelini şiddetle tavsiye ediyor,
margarin ve soyadan katiyetle uzak durulmasını öğütlüyordu. En sık ve yoğun tavsiyesi ise tarhanaydı.
Tarhananın hem müthiş besleyici hem muazzam bir koruyucu hem de mükemmel bir direnç arttırıcı olduğunu anlatıyordu. Gittiği her yerde ilk tavsiye ettiği gıdalardan biriydi. Öyle ki ‘Tarhana Osman’ olarak ünlendi. Hakkındaki haberler bu başlıklarla çıkıyordu.
Soya üreticileri onu ikna etmek için Amerika’ya davet etti. Tesislerini gezdirdi. O ise yılmadan mücadelesine devam etti. Zaten yüksek ihtisasını Amerika’da yapmıştı. Literatüre hakimdi. Onlarca makale ve kitap yazdı. 2018 yılında doğduğu yer olan İzmir Karşıyaka’ya büstü dikildi.

İDDİASINI İSPATLADI
ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başlattığı Marshall Yardımları kapsamında Türkiye’ye önce tonlarca süt tozu geldi. 1950’li yıllarda biyokimya uzmanı Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, süt tozlarının kanserojen madde içerdiğini belirterek güçlü bir mücadele başlattı.
Uzun bir mücadelenin ardından süt tozunda ‘aflatoksin’ adlı kanser yapıcı maddenin bulunduğunu ispatladı. Koçtürk’ün mücadelesi süt tozlarının dağıtımını durdurdu.
Osman Nuri Koçtürk’ün 3. isyanı ise yeşil devrimin başlangıcı olarak bilinen Meksika’da Rockfeller vakfının fonlarıyla üretilen Sonora 64 Buğdayı’nın ülkeye gelmesine de şiddetle karşı çıkmasıydı. Halkı bilinçlendirmeye, kamuoyu yaratmaya çalıştı ve kitaplarında sıkça bu konuları dile getirdi.

Bu arada TÖS(Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları) çalışmaları vasıtasıyla gıdada oynanan bu küresel senaryoları emekçilerin büyük kesimine aktarmayı başardı.Ülkemizde bilinçsiz antibiyotik kullanımından, deterjanların çevre kirliliğine yol açmasına kadar pek çok konuda mücadele verdi. Buna karşılık kendi ülkesinde dışlandı, aç bırakılmaya çalışıldı ve tıp fakültesinde profesörlüğü engellendi. 1966 yılında senatör Tunçkanat tarafından açıklanan gizli bir CIA raporu gündeme geldiğinde, Türkiye’de ABD çıkarlarına aykırı davranan Koçtürk’ün adı da listedeydi. Raporda bu listedeki kişilerin pasifleştirilmesinin gerekliliğine işaret ediliyordu. Profesör unvanını hiçbir üniversiteden alamadı. Çalışma konusunda da kapılar yüzüne kapandı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası bir süre ceza evinde yattı, 1953-1978 yılları arasında 65 kitabı yayınlandı. “Gıda Emperyalizmi”, “Sessiz Savaş” ve “Açlık Korkusu” en çok tanınan kitapları.. Daha sonra emekli olup, kendine dönük bir hayat yaşamaya başladı ve 4 nisan 1994 yılında sessiz sedasız aramızdan ayrıldı.